KIYAMETİN SIFATI, CENNET VE CEHENNEM BAHSİ
NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
78 - (2818) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا
عبدالعزيز بن
محمد. أخبرنا
موسى بن عقبة.
ح وحدثني محمد
بن حاتم
(واللفظ له).
حدثنا بهز.
حدثنا وهيب.
حدثنا موسى بن
عقبة قال:
سمعت أبا سلمة
بن عبدالرحمن
بن عوف يحدث
عن عائشة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم؛ أنها
كانت تقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "سددوا
وقاربوا.
وأبشروا. فإنه
لن يدخل الجنة
أحدا عمله"
قالوا: ولا
أنت؟ يا رسول
الله! قال "ولا
أنا. إلا أن يتغمدني
الله منه
برحمة.
واعلموا أن
أحب العمل إلى
الله أدومه
وإن قل".
{78}
Bize İshak b. İbrahim de
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdû'l-Aziz b. Muhammed haber verdi. (Dediki):
Bize Musa b. Ukbe haber verdi. H.
Bana Muhammed b. Hatim
dahi rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Behz rivayet etti. (Dediki):
Bize Vûheyb rivayet etti. (Dediki): Bize Musa b. Ukbe rivayet etti. (Dediki):
Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf'ı, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
zevcesi Âişe'den rivayet ederken dinledim. Âişe şöyle diyormuş: Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Doğruyu arayın,
yaklaşın ve müjde size! Çünkü hiç bir kimseyi ameli cennete koyacak değildir.»
buyurdu Ashab:
— Seni de mi yâ
Resûlallah? dediler.
«(Evet!) Beni de! Meğer
ki, Allah kendinden bir rahmetle beni örtmüş ola iyi bilin kî, Allah'a en
makbul amel az da olsa en devamlı yapılandır.» buyurdular.
78-م - (2818) وحدثناه
حسن الحلواني.
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم بن
سعد. حدثنا
عبدالعزيز بن
المطلب عن
موسى بن عقبة،
بهذا الإسناد.
ولم يذكر "وأبشروا ".
{m-78}
Bize bu hadîsi Hasen
EI-Hulvânî de rivayet etti. (Dediki): Bize Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd rivayet
etti. (Dediki): Bize Abdü'l-Aziz b. Muttalib, Musa b. Ukbe'den bu isnadla
rivayet etti.'Ama «Müjdeleyin...» sözünü anmadı.
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî
«Kitâbu'r-Rikâk»'da; Hz. Âişe rivayetini Nesâî yine «Kitâlıu'r-Rikâk»'da
tahric etmişlerdir.
«Doğruyu arayın,
yaklaşın...» cümlesinden murad: Doğruyu arayın, onunla amel edin. Bunu
yapamazsanız hiç olmazsa ona yaklaşın, demektir. Buradaki doğruluk, her işte
ifratla tefrit arasında orta yolu tutmaktır. Müjdeden murad da amelin
karşilığındaki cevabdır. Velev ki az olsun.
Bu hadîsler hiç bir kimsenin
ibâdet ve taatlarıyle sevabı ve cenneti hak etmediğine, bunların ancak Allah
tarafından bir ikram ve ihsan olmak üzere verildiğine delâlet etmektedirler ki,
ehl-i sünnetin mezhebi de budur. Ehl-i Sünnete göre akıl; sevab, azab gibi
şeyleri isbat etmediği gibi, bir şeyi vâcib veya haram da kılamaz. Allah'ın
teklif ettiği şeylerde aklın hiç bir dahlü tesiri yoktur. Bunlar ancak şeriatla
sabit olur. Yine ehl-i sünnetin mezhebine göre Allah'a vâcib olan bir şey
yoktur. Bütün dünya ve âhiret âlemi onun mülk ve sultanındadır. Dilediğini
yapmakta tamamiyle serbesttir. Bütün muti ve sâlih kullarını azab etmiş olsa,
bu onun bir adaleti; ikram ve ihsan buyurarak cennetine koysa, bu da onun fadlu
keremidir. Bu hal kâfirler hakkında da böyledir. Ancak kâfirleri cennete
koymıyacağını haber vermiştir. Şu halde mü'minleri rahmetiyle cennete koyacak,
kâfirleri de adaletiyle ebediyyen cehennemde azâb edecektir.
Dalâlet fırkalarından
Mutezile, şer'i hükümleri akılla ispata kalkışırlar ve: «Amellerin sevabını
vermek, kulun yararına olanı yaratmak Allah'a vâcibdir...» derler. Onların bu
bâtıl iddiasına göre Cenab-ı Hak (hâşâ) onların düşündüğü gibi yaratmaya
mecburdur. Bu çirkin iddia bütün şer'î delillere muhâlifdir.
Burada şöyle bir sual
hatıra gelebilir. Kur'ân-ı Kerîm'de:
«Amelleriniz sebebiyle
cennete girin.»
«İşlediğiniz ameller
sebebiyle mirasa olduğunuz cennet işte budur.» Ve emsali âyetlerde cennete
ameller sayesinde girileceği bildiriliyor. Bu hadîslerle âyetler arasında
çatışma yok mudur?
Cevab: Hayır, yoktur.
Gerçi âyetler ameller sebebiyle cennete girileceğini bildiriyorsa da, o
amellere muvaffak kılan, hidâyet veren ve onları kabul eden Allah'dır. Bu cihet
onun sırf bir rahmeti ve fadlu keremidir. Binâenaleyh hiç bir kimse mücerret
ameliyle cennete giremez denilebilir. Hadîslerden murad da budur.
Rafiî diyor ki : «Hiç
bir kimse cehennemden kurtulmak için ameline güvenmemelidir. Çünkü amel ancak
Allah'ın tevfiki ile meydana gelir. Günâhı terk etmek de Allah'ın korunmasıyle
olur. Bütün bunlar Allah'ın fadl-u rahmetiyle meydana gelir.»